en yüksek

Turkish-English Translation

  1. Information Technology maximum
  2. utmost
  3. highest
  4. topmost
  5. superlative
  6. supreme
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

(kuvvet) en yüksek
ultimate
en yüksek arazi fiyatları
land ceilings Noun
en yüksek başarıya ulaşmak
to come off best Verb
en yüksek değer
peak value
en yüksek değer
top value
en yüksek değeri
peak value
en yüksek değerlendirme
optimum rating
en yüksek değerlere erişmek
to hit top ratings Verb
en yüksek değerli sanayi hisse senetleri
top industries Noun
en yüksek derece
tiptop
en yüksek derece
top
en yüksek derecede
supreme
en yüksek derecedeki profesör
full professor
en yüksek dereceden vergi ödeyen yükümlü
top-rate taxpayer
en yüksek devre
peak time
en yüksek düzey
highest level
en yüksek düzeyde İspanyol ya da Portekiz soylusu
grandee
en yüksek faiz hadleri
top interest rates Noun
en yüksek fiyat
highest price
en yüksek fiyat
maximum price
en yüksek fiyat
top price
en yüksek fiyat teklif eden
last bid
en yüksek fiyat teklif edene satılacaktır
sale to the highest bidder
en yüksek fiyat teklif inde bulunmak
to make the maximum bid Verb
en yüksek fiyat teklifi
maximum bid
en yüksek fiyat teklifi
highest tender
en yüksek fiyat teklifi veren
highest offerer offeror
en yüksek fiyat teklifi verene satmak
to sell to the highest bidder Verb
en yüksek fiyat veren
bidding most
en yüksek fiyat veren
highest bid
en yüksek fiyat verene satış
(tender) sale to the highest bidder
en yüksek fiyat verene satmak
to sell to the highest bidder Verb
en yüksek fiyata satın alınan ilk satılır
highest in , first out
en yüksek fiyata satmak
to sell at best Verb
en yüksek fiyatı elde etmek
to secure the best value Verb
en yüksek fiyatı teklif eden
the one that bids most
en yüksek fiyatı teklif eden
the highest bidder
en yüksek fiyatı teklif edene satmak
to sell to the highest bidder Verb
en yüksek fiyatı veren
best bidder
en yüksek fiyatlar
outside prices Noun
en yüksek fiyatları ödemek
to pay top prices Verb
en yüksek getirili
highest-yielding Adjective, Banking
en yüksek hız
top speed
en yüksek idare memuru
county manager
en yüksek ihtiyaçlar
top- priority needs Noun
en yüksek kalite
star quality
en yüksek kalite insanlar
top people
en yüksek kanun
cardinal law
en yüksek kapasite
peak output
en yüksek kâr
market top
en yüksek kazanç
peak yield
en yüksek kredi maliyeti
peak cost of borrowing
en yüksek maaş
top salary
en yüksek maaş
top pay
en yüksek maaşlı
top earner
en yüksek marj
maximum margin
en yüksek meblağ
office limitation
en yüksek meblağ
highest amount
en yüksek mertebede
supreme
en yüksek mevki
highest place
en yüksek mevki
pride of place
en yüksek mevki I
highest place
en yüksek miktar
sum
en yüksek mülki amir
highest-ranking civilian authority Noun, Public Administration
en yüksek nokta
high tide
en yüksek nokta
it
en yüksek nokta
top point
en yüksek nokta
zenith
en yüksek nokta
culminating point
en yüksek nokta
apogee
en yüksek nokta
top spot
en yüksek nokta
peak level
en yüksek nokta
summit
en yüksek nokta
height
en yüksek nokta
pinnacle
en yüksek noktaya çıkmak
to zoom to the top Verb
en yüksek noktaya erişmek
to top out Verb
en yüksek noktaya ulaşmak
to peak Verb
en yüksek ödül
highest possible award
en yüksek öncelik
top priority
en yüksek otorite
supreme authority
en yüksek polis memuru
chief inspector
en yüksek rütbe
top of rank
en yüksek rütbeye çıkmak
to attain the highest honors Verb
en yüksek satış rakamları
top sales Noun
en yüksek sesle şarkı söylemek
to descant Verb
en yüksek sınıfa mensup meleklerden biri
seraph
en yüksek sınır
gross line Insurance
en yüksek şövalyelik rütbesi
the garter Noun
en yüksek standardın ifadesi
deluxe Noun
en yüksek su işareti
high watermark
en yüksek teklif
highest offer
en yüksek tirajlı
most widely-circulated Adjective
en yüksek ücretler
top wages Noun
en yüksek vergi dilimi
top brackets
en yüksek vergi haddi
top tax rate
en yüksek vergi makamı
internal revenue service
en yüksek vergi oranı
top tax rate
en yüksek vergi oranı
maximum tax rate
en yüksek verimlilik
top efficiency
en yüksek vites
top gear
en yüksek vitese geçirmek
to get into top gear Verb
en yüksek viteste
with full gear
en yüksek viteste
in full gear
(borsa) en yüksek kur
maximum price
(elektrik) en yüksek güç yükü
peak load
(gümrükte) en yüksek değer
chief value
(ihalede) en yüksek fiyat teklif etmek
to highest bid Verb
(ihalede) en yüksek fiyat veren
highest bidder
(ihalenin) en yüksek fiyat teklif edene verilmesi
allocation to the highest bidder
(otomobil) en yüksek hızla
in top
(Temyiz mahkemesi , Br) en yüksek hâkim
master of the rolls
(üniversitede) (Br) en yüksek not
first
bir eyaletin veya devletin en yüksek adli yetkilisi
attorney general
bir kalenin en yüksek kulesi
donjon
bir kimsenin gücünün en yüksek noktasında
in one's ascendance
bir ortaklıkta en yüksek mevki ve göreve sahip a b
senior partner
bir ortaklıkta en yüksek mevki ve öneme sahip ortak
senior partner
bir şeye olan talebin en yüksek dönemi
peak demand
bir zevk konusunda en yüksek yetkili
supremo
birine en yüksek standart dıları empoze etmek
to impose highest standards on sb Verb
birine en yüksek standartları empoze etmek
to impose highest standards on sb Verb
borç verilecek veya alınacak paranın en yüksek haddi
debt limit
borsada fiyatların en yüksek noktasına eriştiği zaman
peak
çıkabileceği en yüksek mevkie çıkmak
to wind up in a top policy position Verb
çubuklarla gösterilen grafikte en yüksek nokta
mode
eğer simsar satıyorsa en yüksek fiyatı bulmalıdır
sell at best
firmanın kârlılığını en yüksek düzeye çıkaran fiyat
equilibrium price
fiyatların en yüksek olduğu dönem
peak price
geçmişteki en yüksek seviye
historic high Noun
ilk kez önceki Mart ayının en yüksek noktasını aşmak
to break through its previous March peak Verb
iskambil oyunlarında en yüksek dört veya beş koz
honour
işsizliğin ulaştığı en yüksek nokta
unemployment peak
kalite kontrolünde en yüksek vasıflı mallarla en düşük kaliteli malların bir grafikle gösterilmesi
average outgoing quality limit
kaydedilen en yüksek ısı derecesi
maximum temperature recorded
Lordlar Kamarası'ndan sonra en yüksek mahkeme
inns of chancery
mahallin en yüksek sivil makamı
local authorities
mesleğinin en yüksek noktasına çıkmak
to round off one's career Verb
okullarda en yüksek not
a
önceliği en yüksek olan iş
top- priority job
ortaklıkta en yüksek mevkide öneme sahip ortak
senior partner
performans eğrisinin en yüksek düzeye çıktığı nokta
top out
şan şerefin en yüksek noktası
highest point of play Noun
şan ve şerefin en yüksek noktası
highest point of play Noun
satış piyasasında en yüksek pozisyon
top seller position
satışların en yüksek noktaya çıktığı dönem
peak sales
şehitliğin en yüksek mertebesi
palm of martyrdom Noun
suların en yüksek olduğu zaman
at full tide
talebin en yüksek olduğu dönem
peak period demand
tarihin en yüksek seviyesi
historic high Noun
tüm zamanların en yüksek seviyesi
historic high Noun
turist endüstrisinde mevsimin en yüksek olduğu dönem
hochkonjunktur (Alm.)
tutkunun en yüksek noktası
height of ambition Noun
ulaşılabilecek en yüksek amaç
top notch
verilen en yüksek satın alma fiyatı
reservation price
yatırımın en yüksek olduğu dönem
peak investment
yeni en yüksek kur kaydetmek
to register a new top Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database